• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/kucuksudernegi.org/?ref=bookmarks
Site Haritası
Takvim
NAMAZ VAKİTLERİ
REKLAM

ALIŞ VERİŞ


DÜNYASI

HER EVİN

İHTİYACI




   




YOUTUBE KANALIMIZ

İSTANBUL

        

İSTANBULUN KURULUŞU

Megaralılar M.Ö. 658-657 yıllarında bugünkü Topkapı Sarayının bulunduğu yerden, Sarayburnu’na ve oradan da Ahırkapı semtine kadar uzanan mahalde küçük bir şehir kurdular. Kurdukları şehrin etrafını bir surla çevirdiler. Şehre, başkanları Vizas'ın ismine izafeten "Vizas Şehri" manasına gelen Vizantion (Bizantion) adını verdiler. Şehri çevreleyen surlar, Sarayburnundan başlayıp, bugünkü Ayasofya Müzesini içine alarak, Yerebatan Sarayından geçmekte ve bir kavis yaparak,Sultanahmet Camii ve etrafı dışarıda kalmak üzere Ahırkapı semtinde denize varmaktaydı. Sonraları Argoslular, Zevksippos adlı başkanlarının emri altında gelip, Bizantion'a yerleştiler. Böylece şehrin nüfusunu çoğalttılar. Şehir,kısa zamanda çiftçi ve balıkçı yeri olarak gelişmiş zamanda Ege denizinden Karadenize gidip gelen gemiler için uğrak ve durak yeri olduğundan önem kazanmıştır.Şehrin kurucusu olan Vizas tarafından, bugünkü Topkapı Sarayının bulunduğu tepede bir Akropol kurulmuştur.Pers hükümdarı Darius, İskit seferinden dönüşünde, generallerinden Megabisos'u Marmara etrafındaki şehirleri Pers împaratorluğuna bağlamaya memur etmişti. Vizas (Bizans) şehri, Darius’un İskit seferi dönüşünden sonra M.Ö 479 yılına kadar Pers İmparatorluğuna bağlı kalmış, aynı yılda Yunanlıların Persleri Platea şehri yöresinde yenmelerinden az sonra, Isparta Kralı Pavsanias şehri ele geçirmiştir.

M.Ö 340 yılında Makedonya kralı II.Filip, şehri muhasara ettiyse de zaptedememiştir. Perslerden de yardım gören Atinalılar, Yunan şehir devletleri ile bir anlaşma yaparak, Bizanstion yardımına koştular.

 

Bunun üzerine II. Filip muhasarayı kaldırıp geri dönmek mecburiyetinde kaldı. Roma İmparatoru Septimius Sevirus'la (193-211), Romalı general Niger arasındaki çarpışmada, Bizans şehri Niger'in tarafını tut¬tuğundan, İmparator kendisine karşı düşmanıyla ittifak eden Bizanslılardan intikam almak için, 193 yılında şehri kuşatmış ve üç yıllık bir kuşatmadan sonra, 196 yılında zaptetmiştir. Şehir halkına çok sert davranan ve şehrin surlarını, baştanbaşa imha ettiren Sevirus, bir müddet sonra oğlu Antonius Bassianus Karakallanın rica ve isteği üzerine, bu şehre karşı sert tavrını değiştirerek, yeniden yaptırdığı surlarla şehri büyültmüştür. Bu surlar, Vizas surlarına, biraz daha batıya doğru inşa edilmiş ve şehre daha büyük bir genişlik vermiştir.

 

Septimus Sevirus'un surları, bugünkü Eminönünde eski Paket Postahanesinin bulunduğu yerden başlayarak, Divan yolundan Fuat Paşa türbesine, oradan da üzerinde Dikilitaş, Burmalı sütun ve Alman çeşmesinin bulunduğu park halindeki sahayı (Osmanlılar zamanında At Meydanı, Bizanslılar zamanında Hippdrom denilen yer) çevirerek, Sultanahmet Camii'nin bulunduğu yerden geçip, Ahırkapı semtinde denize varmaktaydı. Sevirus, bugünkü Gülhane parkında Amfiteatr tarzında bir tiyatro, Akro¬polde Yupiter (Zeus), Febüs (Apollon) ve Venüs (Afrodit) gibi ilâh ve ilahelere vakfedilmiş mabetler yaptırmış, 203 yılında da Hipodrom'u inşa ettirmeye başlamıştır.

 

306 yılında rakiplerini yenerek, Roma İm¬paratoru olan Konstantin (306-323), 3 Temmuz 324 yılında rakiplerinden Likinius'u Edir¬ne (Adriyanopolis) civarında yapılan savaşta mağlûp etmişti, Bizantion'a kaçan Likinus, Konstantinin gelmekte olduğunu öğrenince, Üsküdar'a (Hrisupolis) çekildi. Konstantin, burada da Likinus'u mağlûp etti. Aynı zamanda da Bizantion'u da ele geçirdi. Konstantin, bundan sonra Roma şehrini terk ederek, Bizantion şehrini kendisine merkez edindi. Böylece imaparatorluğunun ikinci devrine başlamış oldu.

(324-337) 8 Kasım 324 yılında, bu şehri yeni Roma adıyla imparatorluğunun merkezi olarak ilân etti ve bilâhare şehir, imparatorun ismine atfen, Konstantionopolis adını aldı. İm¬parator, aynı yıl içinde, şehrin genişliğini ve surların geçeceği yerleri şahsen tespit ederek, inşasını emretti. Konstantin şehrinin kara cihetindeki surlar, bugünkü Atatürk Köprüsü¬nün batısında, Haliç sahillerinden başlıyarak, Sultanselim ve Fatih Camileri arasından Cer¬rahpaşa semtine doğru uzanıyor, Etyemez sem¬ti civarında büyük bir kavis yaptıktan, Samatya yakınlarında Marmara sahillerine varıyordu. İmparator Konstantin zamanında, şehir 14 mıntakaya ayrılmaktaydı. Bu mıntakalardan 12'si, Konstantin şehrini çevreleyen surlar içindeydi.

 

13. mıntaka bugünkü Galata semti, 14. mıntaka ise, bugünkü Eğrikapı (Vlaherna) bölgesi idi.

 

Bugünkü isimleriyle, İstanbul yedi tepesinin bulunduğu yerlere gelince:Birinci tepe: üzerinde Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi, Hippodrom ve Sultanahmet Camii'nin bulundukları mahal; İkinci tepe: Çemberlitaş sütunun bulunduğu yer ve etrafı; Üçüncü tepe: İstanbul Üniversitesinin bulunduğu yer ve civarı; Dördüncü tepe: Fatih Camii' bulunduğu yer ve havalisi; Beşinci tepe: Sultanselim Camii'nin bulunduğu bölge; Yedinci tepe: Cerrahpaşa ve Haseki hastanelerinin bulundukları yerler ve civarlarıdır.

 

İmparator Konstantin, Şehir surlarının şasi devam ederken, şehirde birçok binalar yaptırmaya başlamıştır. 325 yılında Ayia Irini (bugünkü Ayasofya müzesinin yakınında Topkapı Sarayını çeviren surların içinde Bir müddet Askerî müze olarak kullanılmıştır.) ve Ayia Apostoli (takriben Fatih Camii' bulunduğu yerde idi) kiliselerini inşa ettirmiştir. Yine Ayia Sofia kilisesinin temelleri İmparator Konstantin zamanında atılarak, inşasına başlanmış ve oğlu imparator Konstanios (337-361) zamanında bitirilmiştir. R. Janin'in bildirdiğine göre, 381 yılında bu kilisenin çatısı, Arienler (Arius mezhebinde olanlar) tarafından yakılmışsa da çok çabuk tamir edilmiştir, 404 yılında ikinci defa yanan bina 406 yılında tekrar inşa ettirilmiştir. Büyük bir kısmı ahşap olduğu için, 15 Ocak 532 gecesi, Nika ihtilalinde tamamiyle yanmıştır, imparator Konstantin, evvelce de zikredildiği gibi, 203 yılında impartor Septimius Sevirus'un inşa ettirmeye başladığı Hipodromu tamamlamıştır. Konstantin sırlarının inşası 330 yılında biti-rilmiş, 330 yılının 11 Mayısında Konstantin şehrinin resmi küşadı yapılmıştır. Çemberlitaş' da (Konstantin sütunu) 330 yılında dikilmiştir.

 

İSTANBUL'A MERHABA

Deniz ve Vapur Eski Dünyanın merkezinde yer alan İstanbul tarihi abideleri ve şahane tabii manzaraları ile ünlü, önemli bir megapoldür. Asya ile Avrupa Kıtaları'nın dar bir deniz geçidi "Boğaziçi" ile ayrıldığı yerde, iki kıta üzerinde kurulu tek şehirdir. 2500 yılı aşan bir tarihe sahip olan İstanbul, deniz ve karaların kucaklaştığı bu stratejik bölgede kuruluşunu takiben önemli bir ticaret merkezi olmuştu. Tarihi İstanbul şehri üç tarafını Marmara Denizi, Boğaziçi ve Halic'in sardığı bir yarım ada üzerinde yer alır. Burası 3 dünya imparatorluğuna, Roma, Bizans ve Osmanlı Türkleri'ne başkent olmuş,1600 yılı aşan bir süre boyunca 120 den fazla imparator ve sultan burada hüküm sürmüştür. Dünyada bu özelliğe sahip tek şehirdir. Gelişim sürecinde surlar her defasında daha batıya inşa edilerek şehir 4 defa genişletilmişti. 5.yy Roma devri surları ile çevrili, 7 tepe üzerine kurulu İstanbul, Türk sanatının şaheser eserleri, buralara kondurulmuş "taçlar" gibi, Sultan camileri ile süslüdür. Şehrin silueti her yönden güzel, muhteşem ve huzur verici bir manzaradır. Çok emin bir tabii liman olan Haliç şehrin gelişmesinde önemli rol oynamıştı. Ana yolların denize ulaştığı kavşak noktasında yer alması, kolay savunulur bir yarım ada, ideal iklim, zengin ve cömert tabiat, stratejik Boğaziçi'nin kontrolü gibi özellikler ve coğrafi konumunun dünyanın merkezinde bulunması İstanbul'un kısmetidir.

 

İmparatorluklar başkenti olduğu sıralarda, devlet ile birlikte dinlere de idari merkez olmuş, Doğu Hıristiyanlığı Patrikliği kurulduğu zamanlardan günümüze kadar bu şehirde üslenmiş, Hıristiyan dünyasının en büyük ilk kilise ve manastırları buradaki pagan mabetlerinin üzerinde yükselmişti.

İstanbul'un fethini takiben yüz yıl gibi bir sürede sanat eserleri camiler, saraylar, okul, hamam, ve diğer tesisler şehri donatıp Türk karakterine kavuşturmuş, harap halde mevcut kiliselerin bazıları da tamir ve tadil edilerek camiye çevrilmişlerdi.

Balık Tutan İnsanlar

Osmanlı Sultanlarının İslam Dini'nin halifeleri olduğu 16.yy dan Cumhuriyetin ilk yılı 1924 e kadar bu sembolünde merkezi İstanbul'dur. Yahudilik her liman şehrinde olduğundan daha fazla İstanbul'da yerleşmiş,15 yy da Türk'lerin İspanya'dan kurtarıp getirdikleri de mutlu, yeni hayat tarzına bu şehirde başlamışlardı.İstanbul,cami,kilise ve sinagogların yan yana mevcudiyetlerini sürdürdüğü bir toleranslar merkezi olagelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu çöküş yıllarında şehir, zengin, gösterişli bir çok eser ile süslenebilmiş, saraylar Avrupa sanatının tesirinde yapılmış, Haliç'in kuzey yamaçları Galata ve Beyoğlu semtleri Avrupai kimliklerine bürünmüşlerdi. Birinci Dünya savaşlarında taraf olan İmparatorluk çöküp yerine kurulan genç Cumhuriyetin başkenti Ankara'ya taşıması, İstanbul'un önemini azaltmamıştır. 2. Dünya savaşlarını takip eden yıllarda başlayan ve 1950 den sonra hızlanan plansız gelişme eski şehrin dokusuna tesir etmiş, maalesef ahşap yerleşim yerleri süratle yok edilirken her yer beton binalarla dolmuştur. Dışardan yapılan göçler ile nüfus patlamasına uğrayan İstanbul kısa sürede tarihi surların çok ötelerine taşmış, sur içi alanlar atölye, fabrika ve iş yerlerinin istilasına uğramış, açılan ana arterler trafik için çözüm sağlayamamış, alt yapı eksikliğinden dolayı Haliç ilk kirlenen yer olmuştu. 1980'li yıllarda başlayan kurtarma hamleleri ile İstanbul tarihinde görmediği bir yeniden yapılanma sürecine girer. Haliç kıyılarında binlerce yapı istimlak edilerek kıyı boyu yeşil kuşakla çevrelenmiş, Marmara Denizi kıyıları doldurularak park ve bahçelerle donatılmıştır. Drenaj sistemleri tamamlanarak, atık sular fiziki ve biyolojik arıtılmış, şehri çevreleyen denizlerin kirlenmesi önlenmiş, hava kirliliği, artık doğal gaz kullanıldığı için oldukça azalmıştır.

 

Roma şehir surları restorasyonları başlatılmış, can damarı Beyoğlu yeni açılan bir cadde ile kurtarılmış, daha önceki yıllara nazaran genel temizlik, bakım, çöp işleri Avrupa standartlarını yakalamıştır. Çevre yolları Boğaziçi'ni 2 asma köprü ile geçerek kıtaları bağlarken, Avrupa yakası hızlı tramvay ve nihayet metro sistemine kavuşmuş, kıyılarda inşa edilen deniz otobüsleri terminalleri ile deniz taşımacılığında sürat ve konfor sağlanmıştır. Tarihi yarım adadaki bütün sınai tesisler şehir dışında yapılan modern sitelere taşınırken, yeni şehirler ve uluslararası otobüs terminali de trafik yoğunluğunu rahatlatmıştır. Eski hapishane binası ile şehrin betonarme ilk büyük yapısı 5 yıldızlı otellere çevrilerek turizme tahsis edilmişlerdir. Şehir doğu-batı ekseninde Marmara kıyıları boyunca dinamik büyümesini tüm hızı ile sürdürmekte, gelişmektedir.

 

 KISA SÜRECEK BİR İSTANBUL ZİYARETİNDE … 

Bu güzel şehri ziyaret için çok kısa bir süreniz mi var? Endişelenmeyin bu kısa sürede dahi “İstanbul’u yaşamak” için alternatifleriniz mevcut.

Sürekli düzenlenen günlük turlarla, önemli tarihi yerleri, müzeleri, meşhur Kapalı çarşı ve civarını gezebilirsiniz. Oteller veya limandan hareket eden turlar tarihi İstanbul yarımadasında bulunan şaheserleri yarımşar günlük programlar ile size tanıtırlar. En azından Ayasofya Müzesi, Süleymaniye Camii, Sultan Ahmet Camii, Hipodrom ve Topkapı Sarayı Müzesi gibi şaheserleri gezme şansınız olur. Pek çok Roma, Bizans ve Türk eserlerini tanıyabileceğiniz Boğaziçi ve Asya yakası turlarına da katılmanız mümkündür. Bu turlar sonrasında unutamayacağınız güzellikler ve anılarla ülkenize dönersiniz.

Roma devri şehir surları, son Bizans devri fresk ve mozaikleri ile süslü, ünlü Kariye Müzesi, şehrin en güzel manzarasının görülebileceği Galata Kulesi, Boğaziçi kıyısındaki dünyanın en zengin sarayı Dolmabahçe, ünlü Arkeoloji Müzeleri, Türk İslam Sanatları müzesi, Mısır Çarşısı ve diğer bir çok tarihi eseri 3-4 günlük bir ziyaretle gezip tanıyabilirsiniz.

Ve Boğaz turları… Boğaz'da bir vapur gezisi, unutulmaz anılarınız arasına girecektir. Boğaz'ın iki yakasında sıralanan her birinden ayrı bir sevda masalının sulara yansıdığı asude ve emsalsiz yalılar, 20. yüzyılda yapılan lüks villalar, Dolmabahçe, Göksu ve Beylerbeyi Sarayları, Rumeli ve Anadolu Hisarları, balıkçı köylerinden kalma izler, lokantalar, çay bahçeleri, parklar, gece kulüpleri sizi büyüleyebilir. Aynı günde Karadeniz'in vahşi sahillerinde denize girip ardından Marmara'nın sakin kıyılarında bir çay bahçesinde bir fincan kahvenizi yudumlar ve İstanbul Boğazının güzelliğini doya doya seyredersiniz.

İstanbul tarihsel yapıların yenileriyle buluştuğu bir şehirdir. İstanbul’da alış veriş imkanları zengin ve çeşitlidir. Kapalı Çarşı ve girişteki büyük meşhur mağazalar, Ak Merkez, Galeria, Capitol ve benzeri merkezler, Beyoğlu, Nişantaşı butikleri, Bağdat caddesinin mağazaları yıl boyu hizmet verirler.

 

Kapalıçarşı labirentvari yapısıyla geçmişin hülyalı günlerinin izlerini taşımakta ısrar ederken bir yandan da modern dünyanın yepyeni ürünlerini serer önünüze; büyüleyici mücevherler, bakır eşyalar, halılar, çeşit çeşit deri ve süet giyim... Cazibesine kapılınca en ufak bir yorgunluk duymadan saatlerce dolaşabilirsiniz bu çarşıda.

Eşsiz tarihi ve kültürel geçmişi ve sayısız cazibesine ilave olarak modern oteller, nezih lokantalar, gece kulüpleri, barlar, tarihi çarşılar ve dükkanlar İstanbul'un cazibesini artırmaktadır.

Bir gün yolunuz bu kente düşerse sözcüklerin ötesinde tarihi ve doğal güzelliği yakından görüp yaşamış olacaksınız.

Pek çok medeniyete ev sahipliği yapan güzel İstanbul’dan size sevgiler gönderiyoruz.

Kaynak : 1967 İstanbul Valiliği İl Yıllığı

 

 

 

 

 

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi16
Bugün Toplam51
Toplam Ziyaret87235
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar33.944334.0803
Euro37.799037.9505
Hava Durumu
HABERLER
REKLAM





SALONUMUZ